Ədəbi əsərdə tarix gerçəklərinin ələ alınışı

Gülnaz SATTAROVA
Özbekistan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Özbek Dili, Edebiyatı ve Folkloru Enstitüsü Üst Düzey Araştırmacısı
Anahtar kelimeler: tarih, dil, kültür, Atabeyler, Alamut, Baş Dede, din, felsefe.
Tarih olaylarını ele almak, yazardan büyük bir maharet ister. Gerçekçilik, tutarlılık, belgelendirmek yazardan istenen öncelikli taleplerdir. Yalnız, doğal olarak bir sanatçıyla bilim adamının tarihî olayları bakış açısı farklılık taşır.
Tarihî eserin ortaya çıkarılmasında yazarın vereceği emek bir tarih uzmanınkine nazaran daha büyük sorumluluk arz eder. Tarihçi için genel olarak tarihî olayın mahiyeti önemlidir. Oysa yazar en ufak detayüzerinde titrer. Tarihçi; yaşanan olayları, gördüklerini veya bildiklerini halis, gerçekçi bir uslupla belgelere dayanarak ortaya koyar. Yazar, tarih gerçeklerine dayanarak eserinde yeni bir dünya yaratır. Bu dünya yazarın sanatsal düşünce ürünü olup aynı zamanda tarihin değerlendirmesidir de. Yunus Oğuz bütün tarihî eserlerinde bu ilkeye uyar.
Yazarın Amir Timur, Melike ve Cadaloz, Sultan Alparslanadlı eserleri Özbek okurlarının çoktan tanıdığı yapıtlardır. Atabey Eldeniz, yazarın Özbekçeye aktarılan dördüncü romanı. "Şimdiye kadar Türk halklarının tarihine ait birçok romanım yayımlandı. Tarihî konulara sıkça başvurmamın nedeni eserlerimle Türk halklarının dünya uygarlığına katkılarını vurgulamaktır" diyor yazar kendisiyle yaptığımız sohbette.
Gerçekten de yazarın eserleri esas itibarıyla tarih konularını ele almıştır. Amir Timur romanı günümüze kadar ulu amir hakkında verilen yapıtların en iyilerinden bidirir. Romanda büyük önder Amir Timur hayatının ilk yarısı kaleme alınır ve Hindistanchr("39")a yaptığı seferle tamamlanır. Eserde Amir Timurchr("39")un kişiliği, siyaseti, komutanlık özellikleri gibi konular delillere dayandırılarak sunulur.Eser, etnografik ve tarihî bilgiler küpüdür âdeta. Yazarın kendisi eser hakkında şöyle der: "Diğer Türk halkları gibi Özbek halkı da dünya uygarlığına büyük katkı sağlamış, büyük tarih yaratmıştır. Ben Özbeklerin tarihini kendi tarihim olarak bilirim. Büyük komutan ve hükümdar olan Amir Timur hakkındaki romanım Özbek halkının şanlı tarihine karşı saygımın bir ifadesidir." Eserde Amir Timur Türk dünyasının son imparatoru olarak sadece Orta Asya ya da Osmanlı İmparatorluğuchr("39")nda değil belki de Rusya ve Avrupachr("39")da dailgi duyulan bir kişilik olarak ortaya çıkar.Eserin başarısı, yazarın Amir Timurchr("39")u abartmadan, kusurları ve faziletleri ile ele almış olmasıdır.
Melike ve Cadaloz romanında ise Azerbaycan tarihinin en karmaşık dönemi olan Sefeviler devletinin çöküşüne ait hikâyeler kaleme alınır. Yazar, Mazandaran melikesi Hayrinisachr("39")nın hayatını kaleme alırken Sevefi hanedanının çöküşü, saraydaki fitneler, adalet ve inanç yolundaki savaşlar gibi konulara değinir.Eserde tarih gerçeği ve hayal ürünleri maharetle birbirine uydurulmuştur.
Yunus Oğuzchr("39")un eserlerine dikkat edildiğinde tarihî kişilik ve imparatorların ana karakterler olarak seçildiğini müşahade ederiz.Onların hayatı merak uyandırıcı. Çünkü onların her biri bir halkın kaderini belirlemiş şahsiyetlerdir.
Yazarın Özbekçeye aktarılan diğer eseri Atabey Eldenizchr("39")dir. Eser, Şemsiddin Eldeniz ve onun Atabeyler hanedanını kurmasıyla ilgili olayları kaleme alır. Eser, bütün Türk halkları için önemli olan ama günümüzde unutulan milli değerler, geçmiş ve gelecek arasındaki bağı oluşturan örf-âdet ve gelenekler, tarihin bildiğimiz ve bilmediğimiz yönleri hakkındadır.
Eserde 1118-1187 yıllarında Azerbaycan topraklarında yaşanan tarihî olaylar işlenir. Her şeyden önce eser kompozisyon özellikleriyle okurların dikkatini çeker. Eser, eski folklor örneklerinde olduğu gibi hikâye içinde hikâye tarzıyla yazılmıştır. Hikâyeci olarak da Baş Dede karakteri seçilmiştir. Baş Dede sembolik bir karakter olarak baba, oğul, torun, torunoğlu gibi karakterleri etrafında toplar. Aslında Baş Dede yazarın kendisidir veonun tarih, felsefe, İslam ilmi, hayat değerleri hakkındaki bakışlarını ortaya koyar. Eser, yazarın felsefi anlam yüklediği Derbent köle pazarı olaylarıyla başlar. Aslında hayat da bir PAZARchr("39")dir. Pazarda kimin ne alacağı, kaçtan alacağı ve nasıl alacağı başlı başına bir felsefe. Köle pazarına gelen Ebu Dinçtaş,Allah tarafından emanet edilen ömrü boyunca herkesin hayat felsefesini kendi eliyle yarattığını ifade eden karakterdir. Eserde çocuk Şemsiddinchr("39")in1136 yılında devlet kuran Atabey Eldeniz olarak yetişmesine kadargeçen süre boyunca yaşanan tarih gerçekleri ele alınarak Müslümanlar arasındaki savaş ve kavgalar üzerinde durulur. Mevcut sosyal sistemin kültür ve sanatın duraklamasına neden olduğu, Selçuklu devletinin çöküşü kesin bilgilere dayandırılarak sunulur. Moğol saldırıları döneminde halkın ağır yaşamını kolaylaştırmak yerine Türk sultanlarının kendi aralarında kavgaya dalmaları, Alamut kalesindeki Hasan Sabbahchr("39")un kurduğu Haşaşiler harekatı, Müslümanlar arasındaki taç dalaşları, Moğol istilası gibi hadiseler yazarın dikkatinden kaçmamıştır.
Yunus Oğuzchr("39")un başarılılarından biri, olayları bilge Baş Dedechr("39")nin bakış açısıyladeğerlendirmesidir. Baş Dede filozof, dinbilimci, tarihçi, dilbilimci olarak karşımıza çıkar. Onun en büyük ideali gelecek kuşaklara kim olduğunu anlatmaktır. Bunun için de insanın yedi ceddini bilmesi lâzım. Baş Dede karakterinin açılımı için torun oğlu karakteri kullanılır. Torun oğlunun tarihe karşı ilgisi, dedesine sorduğu sorular eserde birer anahtar görevini üstlenir. Sorulan soruların hepsi mantıklı ve birbirini tamamlar. Eserde batın ve batıl ilmi üzerinde durulur. Asıl mantık bu iki kavramı anlamaktan geçer. Batın ve batıl ilimlerinin torun oğluna aktarılmasında Kurchr("39")anchr("39")a başvurularak Musa Aleyhisselam ve Hazreti Hızır hikâyesinden yerinde istifade edilir. Bir bakıma biraz basit, mantıken karışık söz konusu karakterin Şemsiddin Eldenizchr("39")in gençliği olduğu anlaşılır. Kendilerini Batınîler olarak adlandıran Haşaşiler harekatınımahiyetinitorun oğluna Baş Dede şöyle anlatır: "Haşaşiler kendilerine batınlar der. Bizim ilmimiz onların batınından nesiyle farklı?.. Batınların silahı hançerdir. Adam öldürmek, tehdit yağdırmaktan başka bir şeyi bilmezler... Düşünmek onlar için biganedir. Onlar sadece yaparlar. Emirleri uygulamaktan başkasını bilmezler. Bizim silahımız ise söz ve kalemdir. Dünyada sözden daha güçlü ve değerli bir şey var mı?" Bu fikirler yazarın bilim ve cehalet arasındaki ebedi mücadele felsefesini ortaya koyar.
The Hashashy, who calls themselves Batinis, describes the son of the invasion as the head of the empire. Our science is different from their west? ... The guns of the west are daggers. They donchr("39")t know anything other than kill a man and make threats. They just do it. They donchr("39")t know anyone else. Our weapon is the word and the pen. Is there anything more powerful and valuable than the word in the world? C These ideas reveal the philosophy of the eternal struggle between the authorchr("39")s science and ignorance. Baş Dede - torun oğlu - Mumine Hatun. Torun oğlu, ana karakterin masumiyetidir. Yani çocuğu küçükken nasıl eğitirsen gelecekte ona göre meyvesini toplarsın. İkinci karakter Mumine Hatun ise temizliğe işarettir. Baş Dede ise pak evladın devamı, büyük inançtır. Bu büyüklüğün dünya tarihindeki yerini göstermek için Şemsiddin Eldenizchr("39")in Atabeylik derecesine yükseldiği hayat yolu tarihî-edebi açıdan ortaya konur. Eserde hayal ürünü karakterlerle gerçek tarihî karakterler birbirini doldurarak yazarın gâyesini ifade etmeye yaramıştır.
Yazar, eserde atasözleri, rivayet ve efsanelere genişçe yer verir. Dede Korkut kitabından parçalar sunar. Fikirlerini delillemek amacıyla eski yazıtlara başvurur. Örneğin eserin elliden fazla noktasında Divanü Lûgat-t Türkchr("39")ten atasözlerinialıntılar. "Yaxasına tökülən yeməyi yalamaqla əlləşən əlindəki çömçə-çatağı da itirər.""Kendine dikkat et komşunu hırsız görme", "Acele eden kız kocada başarısız olur", "Ekmek kırıldı mı hayra alamettir ve kin aramaya yer kalmaz" mealindeki atasözü ve özdeyişlere rastlarız. Söz konusu atasözleri ve özdeyişler yazarın fikrini kanıtlamakla birlikte eserin estetik değerini de yükseltir.
Yazarın vatan hakkındaki duyguları eserde apayrı yere sahiptir. Mete Han hakkındaki efsaneyi beyan ederken bütün hislerini bu efsane içine sindirir. Efsane Atabey Eldenizchr("39")in dedesinden duyduğu çocukluk anısı olarak hikâye edilirken insana vatan duygusunun çocukken aşılanması gerektiği vurgulanır. Büyük bir saltanatın kurucusu olan ana karakterin başkalarının vatanına göz dikmek gibi niyeti yoktur. Onun amacı vatanını dış tehlikelerden korumak, Türk halklarını birleştirmektir. Bu amacın yazarın da ana hedefi olduğunu anlamak zor değildir.
Eserde dikkat edilmesi gereken diğer husus da Atabey Eldenizchr("39")in dostu Kurt Bozchr("39")dur. Kurt Boz Eldenizchr("39")in beylerinden biri olup eserde sadakatin sembolüdür. Kurt Boz dostunun her hareketine karşı uyanıktır. "Atabey sofraya göz attı. Kölelik döneminde ekmekle yoğurt aradığı hatıralar göz önünde canlandı. Elindeki bir dilim ekmeği yoğurdun konduğu tabağa uzattı... Yoğurdu çok özlemiştim. Gencechr("39")de yoğurdu çok güzel hazırlarlar diye duymuştum. Görelim bakalım.
Sofra başında gülüşürler. Fakat köleliğin acı ve zorluklarını çekerek büyüyen Kurt Boz Atabeychr("39")in neyi kastettiğini anlamıştır."(102) Kim olursa olsun insanın geçmişini unutmaması lâzım. Yukarıdaki alıntıdan zeki okur anlamış olmalı ki kamil insan için gereken karakter özelliklerini yazar farklı detay ve karakterlere sindirmiştir. Saltanat sahibi olan bir insanın yoğurdu özlemesi, çocukluğunu, benliğini özlemesine işarettir.
Eserin birçok noktasında bilim ve eğitimin gücü üzerinde durulur. Baş Dedechr("39")nin Nizamî Gencevî ile sohbeti de dikkat çekicidir. Nizamî Türk dünyasının Hamsechr("39")siyle ün kazanan ismidir. Ama Baş Dede bundan tatmin olmaz. Çünkü eser Farsçadır. Yazarın DİL felsefesi hakkındaki sanatsal-estetik bakışları burada açıkça görülür. "Sen atalarımızın dilinde yazmıyorsun. Sana kaç kere söyledim. Anan sana Türkçe ninni söylemedi mi?" "Bütün bunlar çok iyi ama Türk dilinin güzelliğini anlamak istiyorsan Dede Korkutchr("39")u oku, öğren. Bu kitap deniz gibidir, dilin saflığını korur. Şu dizeleri dinle:
Geline ayran demedim, ben - Dede Korkut,
Ayrana hayran demedim, ben - Dede Korkut,
İğneyedikendemedim, ben - Dede Korkut,
Dikene mekan demedim, ben-Dede Korkut." (169)
Anlaşılmaktadır ki Baş Dedechr("39")ye göre insanı insan, milleti de millet yapan onun ana dilidir. Doğal olarak bu, yazarın da görüşüdür.
Atabey Eldeniz, tarihî roman olmanın yanı sıra ansiklopedik, felsefi ve ilmî özellikler de taşır. Şemsiddin Eldenizchr("39")in şehzade Arslanşahchr("39")ın memleket sultanı derecesine yükselene kadar olan dönema ait tarihî olgu büyük bir hayat felsefesi üzerine kurulmuştur. Bu dönemde Eldeniz köle, aşçı, komutan, atabey, saltanat sahibi olarak karşımıza çıkar. En önemlisi o bir insandır. Eldenizchr("39")deki insanî duyguları gösterebilmek için Baş Dede, Mumine Hatun, Kurt Boz karakterlerinden yararlandı ise tekamüle ulaştırmak için Kurchr("39")an-ı Kerim ve Türkçe yazıtlardan yerinde faydalanır.
"Tarih tekerrürden ibarettir. O dönemdeki olaylar bugün de yaşanmakta. Doğal olarak ben bu insanları kaleme almaya çalıştım" diyor yazar. Romanın ortaya çıkarılışında yazarın tasvir ve tasavvurları birbiriyle uyum sağlamıştır. Yazar, Şemsiddin Eldeniz karakteri ile istediği Türk kahramanını yaratabildi. Yazar, bu eserde millî devlet zihniyetini bütün karakterlere sindirmiştir.
Tarihî konudaki eserin amacı tarihî gerçeği olduğu gibi ortaya koymak değildir. Aynı zamanda onu değerlendirmek ve geçmişin bugün için ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktır. Yazarın geçmişe yaklaşımı kendiliğinden oluşmaz. Yazar; tarihî kaynakları okuyup öğrenmeli, geçmişin mekan ve zaman manzaralarını derinlemesine his ve idrak etmelidir. Yazar, eserdeki tarihî olayları hayal gücü ile tamamlayarak belirlediği gâye ve amaca uydurmalıdır ki yaratılan karakter gözümüzün önünde gerçek bir insan gibi canlansın. Özellikle Hasan Sabbahchr("39")ın kurduğu Haşaşi taraftarlarının bugün de farklı kılıklara girerek kendilerini cennetin sahipleri olarak gösterdiklerini, Müslümanlar arasına nifak sokmaya çalıştıklarını ortaya koyması geçmişle bugünü maharetle ilişkilendirdiğini gösterir. Eser, sadece Azerbaycanchr("39")ın değil aynı zamanda Türk halklarının da tarihinden haber veren önemli bir kaynak olmasıyla değerlidir.
Edebi eserin bir dilden diğerine çevirilmesi tercümandan büyük bir maharet ister. Tercümanın kelime varlığı, fikir gücü orijinal eserle örtüşürse çeviri uzun yaşar. Eserin Özbekçeye çevirisinde bazı pürüzler vardır. Çünkü bazı noktalarda kronoloji bozulmuş, tekrarla yer verilmiştir. Ama bu eksikler muhteşem eserin değerini eksiltmez. Olaylar