ONN İnformasiya Agentliyi

Türkün hassasiyeti: Aile – Nigar Ögeday YAZIR

Türkün hassasiyeti: Aile – Nigar Ögeday YAZIR
23 Fevral 2021 - 17:31

Babam derdi bir evde nerden baksan 20 kişiydik. Hepimiz aynı kapta yemek yerdik. 20 el aynı anda bir kaba uzanırdı. Ne zaman ki ayrı ayrı kaplardan yemek yemeye başladık. Tüm felaketler o gün başladı.
Ninem rahmetli anlatırdı ki: Küçük bir odada kaynatam, kaynanam,  Ben, Deden ve 4 çocuk uyurduk. Tüm çocuklarım 14-15 yaşına kadar koynumda uyudu. Ana sevgisi aile sevgisi nedir öğrendi. Şimdi çocuk doğmadan odasını ayırıyorlar. Çok ailelerde ayırılan odada bile çocuk annenin değil bakıcının kokusunu alıyor. Anne koynu kadar eğitici ikinci okul yoktur. Anne sütü kadar insan bedenini, karakterini olgunlaştıracak başka bir ilaç tanımam.

Herkes ister ki çocuğu güzel büyüsün. Zahmet çekmesin. Her şeyi olsun. Hep önde olsun.  İyi bir yere gelsin. Ama nedense kimse çocuğunun zahmet çekerek dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelmesini istemiyor.
1999 yılında çalıştığım Millet gazetesinden ünlü akademisyenler ve siyasilerle eski yaşamları ile bağlı röportajlar yaptırdım. 100’ün üzerinde siyasetçi ve akademisyenle görüşmüştüm. Hepsi çektiği zorluklar anlatmıştı. Annesinden yediği terliği, öğretmenlerinden yediği fırçayı, okul ve öğrenci yıllarında giydikleri eski ayakkabıdan elbiseye kadar anlatarak “o zorluklar olmasaydı biz bugünlere gelemezdik” demişlerdi. Azerbaycan Devlet Tıp Üniversitesi profesörü Kahraman Kahramanov okuması için ona baskı yapan,  kulağını çeken, ev ödevini yapmadı diye 45 dakika çocukların gözü önünde onu dizüstü oturtan kimya hocasını öyle bir saygıyla anmıştı ki, benim şaşırdığımı görürken “Bugün ben tanınmış bir profesör isem, herhangi  bir köyde çoban değilsem, binlerle insanın Hayatını kurtarıyorsam , bunu Cemal Hocama borçluyum. Ödevi yapmadım diye beni dizüstü oturtan hocam, ben Üniversite sınavlarına girerken yol paramı vermişti. Bana ayakkabı,  pantolon almıştı” dedi. Ve hocasının onları dövse de, çocuklara karşı ciddi olsa da üzerinde çok büyük hakkı olduğunu ballandıra ballandıra anlatmıştı. Bu tür konuşmalar hemen hemen tüm akademisyen ve siyasilerle röportaj zamanı aramızda geçmişti.
Ben de şiddete karşıyım. Ama hesap ediyorum ki. Benim de başkalarının da çocukları zorluk nedir bilmelidir. Bir gün Mahallenin çocukları kavga yaparken annem bizi eve çağırdı. Babam neden çocukları çağırdın dedi. Annem de “mahallenin çocukları kavga yapıyor birbirlerine taş atıyorlar. Bizim çocuklara da taş falan değer. O yüzden böyle şey olunca eve çağırırım” dedi. Babamın dediği sözü hiç unutmam. “Sakın bir daha çocukları çağırma. Hele hele erkek çocuklarını hiç çağırma. Unutma biz her zaman bu çocukların yanında olmayacağız. O yüzden onlar sokak kanunlarına da, ev kanunlarına da, iş kanunlarına da, okul kanunlarına da hazır olmalıdır. Sokakta oynarken kavga yapmak, dost kazanmak çocuklarımızı geleceğe hazırlıyor. ” dedi babam.

Maalesef yukarıda saydıklarımın hiçbiri bugün yoktur. İnsan hakları, çocuk hakları, özgürlük, eşitlik adı altında bütün değerlerimiz yok ediliyor. Batı değerleri adı altında saçma sapan davranışlar toplumumuza servis ediliyor. Türk olduğumuz halde bizleri zorla batının olmayan değerlerini yaşatmaya mecbur ediyorlar. Ne yazık ki kendine aydın diyen kesim bu olanlara susmaktadır. Bir kısımda var gücüyle destek veriyor. Susanlar ise batı projesinin sosyal şebekelerde, gazetelerdeki elemanlarından korkuyor. İtiraz ederse bu sahte kesim tarafından linç edileceğini bilir. Oysa biraz araştırsalar görürler ki; Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Ağaoğlu, İsmail Gaspıralı, Hasan Bey Zerdaabi,  Mirza Elekber Sabir, Mirza Celil, Abdurrahman Bey Haqverdiyev zamanında halkın aydınlanması için çok zahmet çekmişlerdir. O dönemin muhafezakar kesimleri tarafından saldırılara maruz kalmışlardır. Ama hiçbiri Milli manevi değerlere saygısızlık yapılmasına izin vermemişlerdir. Aile değerleri onlar için baş tacı olmuş. İsmini yazdığım ve yazmadığım yüzlerle aydınımız hangi dönemde yaşamasından aslı olmayarak onlar için 2 kanun olup.

Yazılan ve yazılmayan kanunlar.

Yazılan kanunlar devletin kabul ettiği kanunlardırki değişme imkanımız her zaman olabilir.
Yazılmayan kanunlar asla değiştirilemez. Bu kanun milli değerler kanunu dur. O milli değerlerin içerisinde aile değerleri en önde gelir.  Dünyadaki tüm köklü milletlerde bu kanunlar her zaman baş tacı yapılmıştır. Dokunulmazdır kimse bununla alay bile edemez. Bunu yaşatan toplumlar minilerdir dünya var olduğundan bu yana dimdik ayakta yürüyorlar. Türklerde hemen yürüyen halkların içerisindedir. Koruyup saklıya bilmeyen halklar ise tarihten silinmişlerdir.
Bu yazdıklarımı düşman bizden daha iyi bilir. Bin yıldır Türkü yok edemiyen Emperyalist güçler batı değerleri adı altında Türk toplumunun aile değerlerini yok etmeyi karşısına amaç olarak koymuştur. Ve ne yazık ki kısmen de olsa buna nail olabiliyorlar. Bu yüzden düşünebilen tüm aydın kesim bunun karşısında durmalıdır. Yazılmayan Dede kanunlarımızı korumalıdırlar. Bunun içinde her şeyden önce toplumda saygı, edep-erkan sağlanmalı, büyük küçük yeri bilinmeli, aile değerleri yok edilmemelidir. Aksi takdirde yok olmaya mahkumuz.

ONN İnformasiya Agentliyi
image_printÇap Et
OXŞAR XƏBƏRLƏR
ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png ONN-agentlik.png